Başlık
S 1108
Medya, modern toplumların şekillenmesinde en etkili aygıtlardan biri olarak kabul edilmektedir. Bilgiye erişim yollarının çeşitlenmesi, kitle iletişim araçlarının gelişimi ve dijitalleşmenin hızlanmasıyla birlikte, medya yalnızca bir haberleşme aracı olmanın ötesine geçmiş, bireylerin dünya görüşlerini, toplumsal değerlerini ve algılarını biçimlendiren merkezi bir güç haline gelmiştir. Medyanın bu gücü, tarihsel süreç içerisinde farklı biçimlerde kendini göstermiş olsa da günümüzde etkisi hiç olmadığı kadar geniş ve derindir. Toplumsal algı, bireylerin ve grupların çevrelerindeki olayları, durumları ve insanları yorumlama biçimini ifade eder. Bu algı, bireysel deneyimlerden olduğu kadar medya aracılığıyla sunulan içeriklerden de etkilenir. Özellikle televizyon, gazete ve sosyal medya gibi platformlar, bireylerin gündemi nasıl değerlendireceğini, hangi konuları önemli bulacağını ve bu konular hakkında nasıl bir tutum geliştireceğini belirlemede kritik bir rol oynar. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta, medyanın her zaman tarafsız bir bilgi aktarımı sağlamadığı gerçeğidir. Medya, toplumsal gerçekliği yansıtmanın ötesinde, bu gerçekliği yeniden kurgulayan ve sunan bir mekanizma olarak çalışır. Örneğin, bir haberin hangi dilde ve nasıl aktarıldığı, hangi görsellerin kullanıldığı veya hangi konuların gündeme taşındığı gibi unsurlar, toplumsal algıyı doğrudan etkileyebilir. Aynı olay, farklı medya organlarında birbirinden tamamen farklı şekillerde sunulabilir ve bu durum, toplumun farklı kesimlerinde birbirinden tamamen farklı algıların oluşmasına neden olabilir. Bu durum, medyanın hem birleştirici hem de ayrıştırıcı bir güce sahip olduğunu göstermektedir. Özellikle dijital medya çağında bu etkiler daha da belirginleşmiştir. Geleneksel medyanın aksine, dijital medya bireylere içerik üretme ve yayma olanağı sunduğu için, bilgiye erişim kadar bilgi üretimi de çeşitlenmiştir. Ancak bu durum, yanlış bilginin yayılması, manipülasyon ve kutuplaşma gibi sorunları beraberinde getirmiştir. Sosyal medya platformlarında hızla yayılan yalan haberler, toplumun geniş kesimlerini etkileyebilir, hatta kriz durumlarında panik veya yanlış algılar yaratabilir. Medyanın toplumsal algıyı oluşturmadaki rolü sadece haberlerle sınırlı değildir. Diziler, filmler, reklamlar ve sosyal medya içerikleri gibi kültürel ürünler de bireylerin değer yargılarını, kimlik algılarını ve toplumsal normlara yönelik tutumlarını etkiler. Örneğin, dizilerde temsil edilen karakterlerin davranışları, kadın-erkek rollerine ilişkin söylemler ya da reklamların güzellik standartlarını şekillendirme biçimi, bireylerin hem kendilerine hem de çevrelerine yönelik algılarını yeniden inşa edebilir. Bu bağlamda medyanın etik sorumluluğu büyük bir önem taşır. Doğru ve tarafsız bilgi verme, manipülasyondan uzak durma ve toplumsal çeşitliliği temsil etme gibi ilkeler, medyanın toplumsal güvenilirliğini artırırken, toplumun sağlıklı bir şekilde bilgiye ulaşmasını da sağlar. Ancak medya, yalnızca içerik üreticilerinin etik duruşuyla şekillenmez; bireylerin medya okuryazarlığı düzeyleri de bu süreçte belirleyicidir. Medya okuryazarlığı, bireylerin medyayı eleştirel bir gözle değerlendirmesini, içeriklerin doğruluğunu sorgulamasını ve algı yönetimine karşı farkındalık geliştirmesini sağlar. Sonuç olarak, medya modern dünyanın en güçlü ideolojik araçlarından biri olarak toplumun aynası olduğu kadar, toplumu şekillendiren bir rehberdir. Bu gücün doğru bir şekilde kullanılması, hem bireylerin hem de toplumların daha bilinçli, adil ve kapsayıcı bir dünya görüşü geliştirmelerine katkı sağlar. Bu nedenle, medyanın yalnızca bir iletişim aracı olmadığını, aynı zamanda toplumsal barışın, adaletin ve birlikte yaşama kültürünün inşasında kritik bir rol oynadığını unutmamalıyız. Daha sağlıklı bir toplumsal algının oluşabilmesi için, hem medya kuruluşlarının etik ilkelere bağlı kalması hem de bireylerin medya okuryazarlığını artırması büyük bir gerekliliktir. Ancak bu şekilde medya, bir manipülasyon aracı olmaktan çıkarak toplumsal ilerlemeye hizmet eden bir güç haline gelebilir. Elinizdeki dergi işte bu sorumluluk duygusuna vurgu yapmak amacıyla hazırlandı. Özellikle son yıllarda başı kanallarda İslami hassasiyeti olan ailelerin özel hayat biçimlerine dair kesinlikle içerik yoksunu, gerçeği yansıtmayan ve İslami hayat retoriğini küçümseyen, alçaltan, hakaret eden bir tarz ve algı ile yayınlanan diziler dikkat çekiyor. Zengin, varlıklı ailelerin seçildiği bu dizilerdeki ‘görünür dindarlık’ abartılı bir ‘basitlik’ içinde toplumun genel yargısıymış gibi sunuluyor. Peki bu medyayı kim finanse ediyor? Sermaye nasıl bir halk ve dindarlık planlıyor? Sorgulayalım…